Pages

28 Şubat 2011 Pazartesi

Bu sefer, yeniden...



Tanrı bir kapıyı kapatırsa, diğerini açar
Ama biz genelde o kapanan kapıya o kadar çok bakarız ki,
Açılan yeni kapıyı görmeyiz...

Bu sefer, yeni kapıyı göreceğim...

Herkesin, hayatında açılan yeni kapıları görmesi dileği ile...
GÜZEL HAFTALAR...

25 Şubat 2011 Cuma

Zara Home Ev Parfümleri

Siz de benim gibi evin içinde mumlar yakmaktan, o hafif aromalı kokuların bütün evi sarmasından hoşlananlardan mısınız? :) Koltuğa oturup ayaklarımı uzattığımda, o koku ile rahatlıyorum sanki, günün bütün yorgunluğu uçup gidiyor :)

Geçenlerde Zara Home'da dolanırken (alacak birşeyim olmasa da girip yeni ürünlere bakmak, mumları, sabunları koklamak hoşuma gidiyor:) ev parfümlerini gördüm...Gerçi daha önce de görmüştüm ama ilk kez bu kadar dikkatimi çekti...Kutunun içinde şişe ve bu çubuklar bulunuyormuş, şişenin tıpasını açıp çubukları yerleştiriyor ve 1-2 gün bekliyormuşuz...Önce parfümü o çubuklar çekiyormuş sonra da koku odaya yayılıyormuş...Birkaç seçeneği olan bu parfümlerden en sevdiğim vanilyalı olanını aldım hemen :) Hatta hızımı alamayıp vanilyalı bir mum ve bir de sabun aldım :))

Eve gelir gelmez de hemeeen banyoya yerleştirdim bile :)
Bence kokusu kadar görüntüsü de çok güzel...;)

Nasıl olmuşş??? :))


24 Şubat 2011 Perşembe

Yine yeniden internetsizlik

Bazen o kadar daraliyorum ki bu internetsizlikten; alismisiz bir kere sabah cayimizi icerken maillerimizi kontrol etmeye, blogumuzu yazmaya ve de en onemlisi tatli bloglarinizi okumaya :) ama bugun yine yeniden baglanti yok hastanede, anlamadim ki bu nasil birsey sanki istanbulun gobegindeki ozel hastanede calismiyorum da abidik gubidik bir yerde calisiyorum ;)
Neyse olan olmus bugunluk boyle diyerek, telefonumdan daha fazla yazip sasi olmak istemedigimden (:p) postumu kisa kesiyorum...
Dun de yazamamistim zaten ozledim hepinizi...

Yokluklar bolgesinden...
SEvgilerle Selin ;))))))

22 Şubat 2011 Salı

Alışveriş Krizi Mi? :)



Evet evet kriz Çünkü;
Deli gibi alışveriş yapasım var, gördüğüm herşeyi alasım böyle paketleri taşıyamayacak duruma gelesim var... Yeni sezon ürünleri yavaş yavaş vitrinleri süslerken, ortaya çıkan bahar havasına dayanamayıp bütün pastel tonlardaki elbiseleri, cıvıl cıvıl üstleri, incecik tiril tiril hırkaları eve atıp hatta dayanamayıp giyesim var...O Yargıcıdaki çok beğendiğim ama kirlenirse temizleyemem, nasıl yıkarım ki diye düşünüp almadığım dantelli babeti alasım var...Arada kave içmeden olmaz,arada mola verip Starbucks'ta Americano içesim,daha sonra kaldığım yerden alışverişe devam edesim var...
Bugün benim dağıtasım var, öyle 1-2 parça değil 5-10 parça alasım var,

Beni durdurmaya kalkışanı önümden itesim var,
Ekran başındayım şu anda ama,
Ruhum zaten oralarda,
Kendimi en yakın alışveriş merkezine veya caddeye atasım var...

Zaten bugün ben ben değilim,
Kendimi unutasım var..

21 Şubat 2011 Pazartesi

127 hours - 127 saat



Uzun zamandır pazarları yaptığımız gibi, dün yine sinemaya gittik ve bu kez filmimiz; 127 hours...

Bu filmin önemli tarafı gerçek bir hikayeyi konu etmesi... Dağcı Aron Ralston'un başından geçen hikayeyi konu alan fimde, Aron, resimde de gördüğünüz gibi bir kaya parçasına sıkışıyor ve 127 saat boyunca oradan kurtulmaya çalışıyor...Ayrıca filmin vurucu kısmını belki izlemek isteyenler olur diye söylemeyeceğim...
Genel olarak baktığımızda aslında yavaş akan bir film ve ara ara flashbackler de olmasa film sadece o kayalık arasında geçiyor diyebiliriz. Filmin güzel kısmı gerçek bir öykü olması...

Yani vaktiniz varsa gidip görülebilir, fena da değil bilginiz olsun...
Ben beğendim,

HERKESE İYİ PAZARTESİLERİ :))

18 Şubat 2011 Cuma

CEM YILMAZ :))



Cem Yılmaz...
Sever misiniz?
Ben bayılırım,
Çok gülüyorum nedense,
Yani illaki birşey söylemesine gerek de yok,
O bakışları,duruşu, gülüşü, herşeyi güldürüyor beni :))
Çarşamba akşamı son şanslılar olarak gösterisini izledik evet son şanslılar diyorum
Çünkü sağlık sorunları nedeni ile ertelendi programı...

Gösteri esnasında "bu adam bu kadar doğru gözlemi nasıl yapmış" diye de
düşünmeden edemedim, öyle ya, boş boş güldürmek iş değil, önemli olan
güldürürken "evet yaa aynen böyleyiz işte" dedirtebilmek...

Sonuç olarak ÇOOOOOOOOK güzeldi, hatta
2. kısımda daha bile çok güldüm :)

Benden tavsiye, programa tekrar başladığında ve eğer bilet bulabilirseniz,
Mutlaka gidin,
Ben çok sevdim,
Çok beğendim,
Benden söylemesi ;))

17 Şubat 2011 Perşembe

Bir bilene soruyorum...

Kaç gündür yokum buralarda, işten güçten kafamı kaldırıp da blog yazamıyorum ama dün o kadar sinirlendim ki, bugün bir ara bunu mutlaka yazacağım dedim ve işte yazıyorum;

Dün eve giderken bir baktım sokağın köşesinde bir grup insan toplanmış, ortada da 2ye 2 bir tartışma var, yaklaşınca anladım konunun ne olduğunu. Konu şu; bir kadın bizim sokaktaki dünyalar tatlısı sokak köpeklerinden birinden korkmuş, korktuğu için de tekme atmış, tekme attığı için hayvancık onu ısırmış, ısırdığı için yine tekmelemeye kalkmış. 2 kişi müdahale etmiş, kadına anlatmaya çalışıyorlar ki; sen tekme attığın için ısırdı seni...Ama kadın yok anlamıyor, hata yanına da bir yancı almış, "ama kadının elini ısırdı" diyor...
Allahım cinnet geçirecektim o an, hatta belki geçirmiş bile olabilirim çünkü öyle bir bağırmaya başladım ki bir anda asıl tartışmada olan dörtlü ve izleyen yancılar şok olup bana bakmaya başladılar...

:))

itiraf ediyorum o an çok komikmiş şimdi düşünüyorum da evet komikmiş...;)

Neyse ben öyle bağırmaya başlayınca kadın bu sefer bana "hepiniz köpeksiniz" diye bağırdı ve evet ben de kadına "sen köpekten de betersin,..." diye bağırdım...Ve o sinirle nasıl eve geldim bilmiyorum...

Evet gelelim konuya; ne yapmalıyız bu gibi durumlarda? Aman sakinliğimizi koruyalım, aman efendiliğimizi koruyalım, ay ayıp olmasın, ay çirkefleşmeyelim dedikçe, biz bu insanlara derdimizi anlatamayacağız...Ben anladım onlar anlamıyor çünkü...Şimdi eminim o kadın bir daha böyle bir olay yaşadığında yine tekme atacak ve yine ısırılacak ve ömür boyu köpeklerden nefret ederek yaşayacak...EEE??? Nasıl anlatacağız bu kadına bunu? Bu ülkede yaşayan at gözlüğü olan insanlara nasıl birşey anlatacağız? Duymak istemezse sesimizi nasıl duyuracağız? Görmek istemezse nasıl göstereceğiz???

Bilen varsa ne olur bi el atsın konuya
çünkü yine fena halde gıcığım bugün;


14 Şubat 2011 Pazartesi

Sevgililer değil Sevgi Günü :)

Bugün 14 şubat...
Ama bugün sadece sevgililerin değil...
Bugün sevginin günü...:)
Sevdiğimiz ne varsa, bugün onları hatırlama günü...
Sevgilimiz, eşimiz, ailemiz...
Bugün herkesin günü,
Kalbinizde yeri olanların günü...:)
Ve unutmayın,
Bugün hayvan dostlarımızın da günü...
Onların da sevmeye ve sevilmeye ihtiyacı var,
Bugün onların da günü :)
Evimizde yetiştirdiğimiz çiçeğe daha fazla özen gösterelim...
Bugün onların da günü :)
Madem bugün 14 şubat sevgililer günü,
Kalbimizde neyin yeri varsa,
Bugün,
Onun günü olsun
Sadece sevgililer günü değil
Bugün,
Sevgi Günü olsun ;)




Sevgililer Gününüz, Sevgi Gününüz kutlu olsun :)

HERKESE İYİ HAFTALAR DİLİYORUM :))









11 Şubat 2011 Cuma

Bu Suça Ortak Olmayın

Dün sevgili Chilek'in vurguladığı çok önemli bir konu var aslında...
Biliyorsunuz 14 Şubat kapıda, dolayısı ile herkes sevgilisine veya nişanlısına ve hatta eşine kendince sevgisini göstermeye çalışıyor...Hediyeler, kalpler, herşey sevgililer günü için hazır...
Bugünlerde PetShoplarda da hareketlilik var, onlar da bu pastadan pay alabilmeye çalışıyorlar...

SİZ SİZ OLUN, BU SUÇA, BU GÜNAHA ORTAK OLMAYIN!!!

Eğer gerçekten bir köpekse istediğiniz, gidin barınaklara, veya sokağınızda sağa sola bakın bi bakalım, belki minik bir bebek vardır, ne yapacağını bilemeyen...Onu alın, yıkayın hatta veterinere götürün, kontrol ettirin ve sevdiğinizle sizin hayat arkadaşınız olarak eve alın...
Ama petshopların minicik camlarda satmaya çalıştıkları bebekleri alıp da Petshopların para kazanmasına, varlıklarını devam ettirebilmelerine yardımcı olmayın!!!

Zaten çoğu kişi, oralarda görüp bir heves uğruna alıpdaha sonra hevesi geçtiğinde sokaklara atmakta bu bebekleri...Önemli olan hayvan sevgisi ise, işin içine ticaret girmeden yapın bunu, hem de bir bebeğin hayatını kurtararak,sokaktan sahiplenerek...



HERKESE İYİ HAFTASONLARI...

10 Şubat 2011 Perşembe

Devil...(2010)

Film gecemizde izlediğimiz filmi daha sonraya sakladığımı söylemiştim ancak dün araya sevimsiz servis olayı girdiği için filmi anlatmak bugüne kısmetmiş ;)

Evet filmimiz Devil yani Şeytan...



2010 yapımı olan bu filmde, herşey bir intihar sahnesi ile başlıyor. Fonda da bir ses "kötü şeyler, bir neden yüzünden olur"...

Evet film bir asansörde sıkışan 5 kişinin oradan çıkartılabilmesi gibi gözüküyor ama herşey bu kadar değil,
Bu insanların oradan çıkmasını engelleyen birşey var; şeytan...Ama bu insanların orada toplanmasına neden olan bir şey de var, işte bu filmde gizli...Bu arada izlerken aralarından bir kişinin şeytan olduğunu düşünüyorsunuz film boyunca...
EE değil miymiş dediğinizi duyar gibi oluyorum ama bundan sonrasını izleyip kendi gözlerinizle görmeniz lazım...:)

Film gerçekten güzeldi şöyle ki daha önce de bahsetmiştim ben kanların sular seller gibi aktığı, testereyle insanların birbirini doğradığı sahneleri sevmiyorum,bakamıyorum,bir süre sonra da içim geçiyor,filmden keyif alamıyorum.Bu filmin en beğendiğim tarafı bu tip bir sahnenin olmamasıydı...Evet 1-2 ölüm sahnesi vardı ama o kadar dozunda ki gözümü kaçırmadım bile...
İkincisi, her an bir merak içinde izliyorsunuz, nasıl bir son çıkacak, biz izlerken tahmin edemedik doğrusu, bu açıdan, ortalarında tahmin edilip sonunu formalite icabı izlediğimiz filmlerden biri olmadı bizim için...

Ve bitişi, tipik Shyamalan filmi gibi bitti yani herşey sakin ve durgun...
Hani bazı filmlerde tam son sahnede birşey olur "hay allah ya" diye kalırsınız ya, yazılar yazar ama siz hala koltukta oturur kalırsınız çünkü aslında film bitmemiştir...Bu öyle değil, film bittiğinde sizde de bir huzur hakim oluyor çünkü "evet böyleymiş, bitti" diyebiliyorsunuz.

Sonuç olarak ben beğendim, dozu iyi ayarlanmış bir gerilim filmiydi, çünkü açıkcası hem izlerim hem korkarım tipleri olur ya ben öyleyim, ama bu filmde öyle olmadı, normale çok çabuk dönüyorsunuz...

Ben beğendim, bence izleyin bir bakalım beğenecek misiniz?

9 Şubat 2011 Çarşamba

Peugeot YETKİSİZ(!!!) servisi

Ben böyle bir servis, böyle bir para çekme makinesi görmedim hayatımda...
Güya Peugeot Yetkili Servisi olduğunu iddia eden ama hayatımda gördüğüm en yetkisiz, en beceriksiz veya en para çekmeye çalışan servisten; 4 leventte bulunan Efe Otomotiv'den bahsediyorum...



Benim arabam, 2004 model, çok yeni olmayan ama çok da eski sayılmayan 50.000'de bir araba...
Düzenli bakımı da mevcut...Ama son 1 yılda, arabadan bir ses geliyor diyerek kaç kere servise götürdük hatırlamıyorum. Her seferinde de farklı bir parça değiştiriyorlar, tamam oldu diyorlar, evet o anda gerçekten de hallolmuş gibi gözüküyor ama sonra, 2-3 hafta sonra bu sefer yine bir ses çıkıyor meydana...
Yine servise götürüyoruz, aaaa bilmemenesi bozulmuş diyerek bu sefer başka bir parça değiştiriyorlar ve bi ton para alıyorlar...

En son cuma günü götürdük arabayı hatta götürürken ben kendimi tutamadım ve biraz söylendim, kabul ediyorum söylendim...Neyse halledeceklerini söylediler ve arabayı cumartesi günü geri aldık...Aradan 3 gün bile geçmedi, bugün sabah arabayı almaya gittiğimde otopark görevlisi arabadan çok duman çıktığını, arabayı o şekilde kullanmamın güvenli olmayacağını,arabayı kullanırken yanabileceğini söyledi...Ben de taksiyle işe geldikten sonra servisi aradım... Ne kadar memnuniyetsiz olduğumu, servisden hiç memnun kalmadığımı, oranın sokak arası sıradan bir tamirci olmadığını, Peugeot'un yetkili servisi olduğunu, kısacası derdimi anlattım...Neyse ki beni servisin yetkilisine bağladılar, tatlı bir kadın ilgilendi benimle...
Kaskonun bir hizmeti varmış. Ben hiç bilmiyordum, bu sayede öğrenmiş oldum; çekici gelip bozuk aracı ücretsiz olarak bulunduğu yerden alıp servise götürüyormuş. Bu şekilde aracı götürmemi, kendi bizzat ilgileneceğini söyledi...

Son durum budur, aracı çektirip yeniden baktıracağız bakalım...
Bakalım bu sefer olacak mı? Şimdi bana çıkıp da "e deli misin neden yine aynı yere götürüyorsun" diyebilirsiniz, evet ben de bunu soruyorum kendime ama daha 2 gün önce oradaydı, oradan çıktı bu araba, bakalım ne diyecekler, çok merak ediyorum doğrusu...Bakalım göreceğiz...

8 Şubat 2011 Salı

Florence Nightingale geleneksel 2. film gecesi ;)

Belki hatırlarsınız, ekim ayı gibi, hastane ekibi ile korku filmi geceleri düzenlemeye başlamıştık hatta ben bu postumda bu konuyu işlemiştim...Evet aradan uzun uzuun zaman geçti ve artık geleneksel hale gelen (:P) film gecemizin 2.sini dün gece tatlılar tatlısı Selen'in evinde gerçekleştirdik :)




Selen sanırım "film olur da atıştırmalık olmaz mı" diye düşünmüş olmalı ki, bize bu leziz mi leziz, güzel mi güzel atıştırmalıkları hazırlamış :) Gerçi atıştırmalık demek de içime pek sinmiyor aslında çünkü atıştırmalıkta da öte, tıka basa doyurdu bizi :)




Çok keyifli bir geceydi ve çok da içimize sinen bir film izledik; Devil...Bence çok güzel bir filmdi...
Ama filmi başka bir posta saklamak istiyorum...Bugün bu posta bu keyifli gece damgasını vursun istiyorum...
Gerçekten çok keyifliydi, öncesinde bol bol sohbet ettiğimiz, sonrasında da güzel bir filmle nokta koyduğumuz gecenin 3.sünü planlamaya başladık bile ;) Hep dediğim gibi, dostlarla yapılan bu güzel aktiviteler ile sıkıcı pazartesileri bile keyifli bir geceye dönüşebiliyor, benden söylemesi ;))

Umarım bu kez, 3. gece için, bu kadar uzamaz arası; bu notum Dağhan'a ;)))))))

7 Şubat 2011 Pazartesi

Aşk Tesadüfleri Sever

Evet dün izledik sonunda... Hatta yerimize oturmaya çalışırken salonun kalabalığı dikkatimizi çekti, ilk sırada bile oturup izleyenler vardı ve iyi ki biletimizi önceden almışız dedik, o kadar kalabalıktı yani...
Evet o filmden bahsediyorum; Aşk Tesadüfleri Sever :)



Çok tatlı bir film olmuş yani son sahnelere kadar... 
O aşk duygusunu çok iyi hissettiriyor izleyiciye...Böyle izlerken bir anda aptal aptal gülerek izlediğimi fark ettim :) Aşık nasıl olunur, olurken neler yapar insan ve bir insan nasıl 2 kişi arasında kalır gerçekten güzel işlenmiş...Aşkın sessizce geliyorum demeden nasıl geldiğine tanık olduk izlerken :)
Sonu ile ilgili birşey söylemeyeceğim belki izlemeyenler vardır, sadece şunu söyleyebilirim ki, ben farklı şekilde biteceğini düşünmüştüm, farklı şekilde bitti...
Gidip görülmesi gereken bir film, bu soğuk kış günlerinde içinizi ısıtacağına eminim :)

Ve bütün bunları izlerken de Ankara fondaydı...
Benim Ankara ile ilişkim maalesef ancak 2 kez oldu, o da sadece haftasonu git-gel şeklinde, dolayısı ile bu manzaraları görünce yani o gün batımını, güneşin doğuşunu görünce,aslında ne kadar yakın ama aynı zamanda bana da ne kadar uzak kalmış diyerek üzüldüm...
Belki bir ara bir Ankara seyahati planlarım belli mi olur ;)

Filme dönecek olursak, özetle film tatlı, hoş...Sadece şu var; bu kadar herşeyin birbirine bağlı olması
bu kadar tesadüf olabilir mi yoksa işte tipik romantik Türk Filmi mi olmuş diye düşünmeden edemedim...
Gerçi tesadüf bu, OLAMAZ MI? 
OLABİLİR :))

Herkese İyi Haftalar :)) 

4 Şubat 2011 Cuma

SİVİLCE evet evet sivilce...:))

Sivilcedir işte
küçücüktür, zararsızdır
Ama
Yine de sinir olursunuz
Orda olmasin istersiniz,
Daha bir pürüzsüz olsun istersiniz ya
Evet artık sivilce yok,
Akmış gitmiş,
Umarım bir daha bir yerden çıkmaz :))







Mutluyum, Mutlusun, Mutlu :))

HERKESE İYİ HAFTASONLARI :))

3 Şubat 2011 Perşembe

İşte bu; hayat...


İşte bunun adı hayat...
Bir varsınız, bir yok,
Sevdikleriniz de öyle,
Bir bakıyorsunuz varlar,
Ama bir an sonra olmayabilirler...

Bunu bilemeden yaşıyoruz...
İşte bunun adı hayat...

İşte bu yüzden yarım bırakmamalıyız hiçbirşeyi,
Ertelememeliyiz işte,
Hatta küs yatmamalıyız hiçbir gece
Çünkü uyandığınızda sevdiğiniz yanınızda olmayabilir,
Hatta belki siz uyanamayabilirsiniz...

İşte bunun adı hayat,
Ne garip,
Bir varız, bir yokuz...

1 Şubat 2011 Salı

Sex And The City


Bilmeyen, izlemeyen en azından hakkında çıkan yazıları okumayan yoktur.
Evet çok konuşulan, bize uygun mu değil mi diye tartışma konusu olan, örf ve adetlerimize, yaşantımıza uygun değil diye karalanmaya çalışılan ama yine de her bölümü inanılmaz büyük izleyici kitlelerine ulaşan 
Sex and The Cty'den bahsediyorum; efsanevi diziden...

Son zamanlarda eski bölümlerine sardık aşkımla, akşamları 1-2 bölüm izliyoruz...
O kadar keyifli ki...
:)

Beni en çok etkileyen dizideki arkadaşlık örneği...
Evet dizide örnek alınması gereken bir dostluk var. Ne kadar önemlidir dostlar hayatımızda değil mi? Başımız sıkıştığında hangimiz bir dost aramayız ki yanımızda?
Her koşulda, herzaman birbirlerine destek olan bu kız arkadaş grubunu gördükçe aslında ben de ne kadar şanslı olduğumu bir kez daha hatırlıyorum.
Çünkü biliyorum ki başım her sıkıştığında yanımda olacak kız arkadaşlarım var :)

Söylesenize bana, yukarıdaki fotografta olduğu gibi, dertsiz tasasız boş bir günde, yakın kız arkadaşlarla alışverişe çıkmak gibisi var mı? :)

Alışveriş demişken geçen bölüm izlediğimiz bir sahneyi anlatmak istiyorum.
O kadar güldüm ki yattığımda hala gülüyordum;
Bir bölümde Carrie, canı sıkkın olduğu bir gün dalgın dalgın yürürken New York'un ıssız sokaklarından birine girer ve karşısına çantasını çalmak isteyen biri çıkar. Çantasını, saatini, yüzüklerini alan hırsız son olarak da  Carrie'nin manolo blahnik lerini de alır...Parası, çantası, herşeyi çalınan Carrie sokağın ortasında "yardım edin biri ayakkabılarımı çaldı" diye bağırıp durur... :)))
İşte bir kızın dünyası böyle birşey olsa gerek, herşeyi çalınmış ama en acı veren bir çift ayakkabı olmuş :)

Evet gariptir kızların dünyası, farklıdır, kimse anlamaz, hele erkekler hiç anlamaz,
hoş bazen kızlar bile birbirini anlamıyorken, erkeklerin bizi anlamasını beklemek biraz haksızlık olur sanki;)...
Artık anladıkları kadar diyeceğiz, ne yapalım  :))

Tabii ki dizi sadece bunlardan ibaret değil,
Dostluk ve ayakkabılar önemli konuları ama daha fazlası da var :)
 İyi ki başlamışız diziye, çok hoş ve süper vakit geçirten bir dizi, izlemediyseniz tavsiye ederim,
Boş vakitleri süper eğlenceli kılıyor 
Bence izleyin ;)



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...